26 Nisan 2012 Perşembe
BÖLGESEL COĞRAFYAYA GİRİŞ, e-Ders 9.Hafta e-Ders Kitap Bölümü
Doç.Dr. Ayşe Nur TİMOR
İÜ, Edebiyat Fakültesi
Coğrafya Bölümü
BÖLGESEL COĞRAFYAYA GİRİŞ, e-Ders 9.Hafta e-Ders Kitap Bölümü
9. HAFTA
ÖZET: Bu derste Kuzey Amerika ele alınacaktır. Önce Kuzey Amerika’nın genel fiziki özelliklerine değinilecek, ardından bölge ülkelerinin genel özellikleri ile ilgili bir girişin adından beşeri coğrafyasına geçilecektir. Dersi, aynı hafta ya da üniteye denk düşen Powerpoint sunularla birlikte izlemekte yarar olacaktır.
BÖLÜM 5: KUZEY AMERİKA
5.1.KUZEY AMERİKA’NIN ÇEVRESEL TEMELLERİ
5.1.1.YERŞEKİLLERİ
5.1.2.İKLİM
5.1.3.TOPRAKLAR
5.1.4.BİTKİ ÖRTÜSÜ
5.1.5.HİDROGRAFYA
5.2.KUZEY AMERİKA’NIN BEŞERİ COĞRAFYASI
5.2.1.NÜFUS VE YERLEŞMENİN GELİŞMESİ
5.2.2.ŞEHİRLEŞME
5.2.3.NÜFUSUN DAĞILIŞI
5.3.KUZEY AMERİKA’NIN BÖLGELERİ
5.KUZEY AMERİKA
Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri, Batı Yarıküresinin kuzeyde kalan kesiminin 1/3’ünü oluştururlar. Bu alan Kuzey Amerika’nın büyük kısmına denk düşer. Hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de Kanada’da Avrupa’nın kültürel damgasını taşırlar. Bu yüzden de bu bölge (güneyde yer alan Latin Amerika’dan da ayırt edilmek için) çoğu kez Anglo-Amerika olarak anılır. Kuzey Amerika nüfusu dünyanın en şehirlileşmiş toplumunu oluşturur; Yeni Dünya’yı New York, Toronto, Chicago ya da San Francisco’nun gökdelen manzaralarından daha iyi hiç bir şey sembolize edemez. Aynı zamanda da, bu alt-kıtanın birbirine uzak şehirlerini ve bölgelerini birbirine bağlayan süper otoyolları, havayolları ve demiryolları ağlarıyla dünyanın en hareketli (“hipermobil”) halkını oluştururlar.
A.B.D. ve Kanada’nın çok sayıda tarihsel, kültürel ve ekonomik özelliği paylaşmaktadırlar. Bununla birlikte, iki ülke birbirlerinden birçok bakımdan da farklıdır. Aslında farklılıkların katı coğrafi boyutları vardır: A.B.D. toprak bakımından Kanada’dan biraz daha küçüktür fakat Kuzey Amerika kıtasının ortasını/kalbini kaplamaktadır. A.B.D.’nde çok genel bir coğrafi ayırım olarak “Doğu” ve “Batı”dan söz edilirken, Kanada’da "Güney Kanada" ve "Kanada’nın Kuzeyi" gibi bir ayırıma gitmek daha uygun karşılanmaktadır; çünkü Kanadalıların ezici bir çoğunluğu A.B.D. sınırından 160 km mesafe içinde kalan Güney Kanada’da yaşamaktadır. A.B.D., ana ülke yanında, aynı zamanda, Alaska nedeniyle Kuzey Amerika’nın kuzeybatı uzantısını da kaplar (Hawaii açıkları ise Pasifik alemine aittir) ve böylece, Kanada’nın tersine, A.B.D. parçalanmış bir devlet, ülke toprakları iki ya da daha fazla parçadan oluşmuş, yabancı topraklarla ve uluslararası sularla ayrılmış uzantı bakımından “sürekliliği olmayan” bir ülke özelliği kazanır.
5.1.KUZEY AMERİKA’NIN ÇEVRESEL TEMELLERİ
Kuzey Amerika geniş ve çeşitliliği olan bir bölge halindedir. Bölge hemen hemen tropikal enlemlere yaklaşan Florida ve Teksas’tan başlayıp Alaska ve Kanada’nın Kuzeybatı topraklarının subpolar alanlarına kadar uzanmaktadır. Eğer bölgeye yukarıdan, uzaydan bakılacak olursa, ilk dikkati çeken kuzeydeki Hudson Bay (Hudson Körfezi) olacaktır. Kanada’nın kuzey kıyısından 1.300 km kadar güneye giren körfez, dev büyüklüğüne rağmen Kuzey Amerika coğrafyasındaki etkisi bakımından oldukça önemsiz sayılır. Coğrafi bakımdan daha önemli olanlar ise, kıtaya doğru daha az girmekle birlikte, iki büyük ve geniş denizsel özelliktir: Güneydoğudaki Meksika Körfezi ve kuzeydeki Alaska Körfezi bölgenin şekillenmesinde çok büyük klimatik ve çok önemli ekonomik etkileri olan düzensizlikleri
yaratmışlardır. Kıtanın kabaca dış hatlarında dikkati çeken bir başka özellik ise, haritalara sığamayan, 70.000’den fazla adanın varlığıdır. En önemli ada gruplarını Kanada Kuzey Kutbu Takımadaları ve St Lawrence Körfezi etrafında kümelenmiş olanlar ile aynı adı taşıyan eyaletin bir parçası olan Newfoundland Adası oluşturur. A.B.D.’nin doğu kıyısı açıklarında uzanan adalar oldukça küçüktür ve Long Island dışında çok seyrek nüfusludurlar. Pasifik kıyısının ada kalıbı ise oldukça düzensizdir. Kıyının güney kesiminde çok az ada bulunurken, kıyının kuzeyinde British Columbia ve güney Alaska geniş ölçüde adalarla çevrilidirler.
5.1.1.Yerşekilleri
Kuzey Amerika’ya yerşekilleri açısından bakıldığında, açıkça belirgin olan yerşekli özellikleri genellikle şu başlıklar altında toplanmaktadırlar:
(1)Kanada Kalkanı; Kıtanın çekirdeğini oluşturur. Şekli, Superior Gölünün güneybatısından başlayarak Hudson Körfezi’nin batı ve doğusuna uzanmak üzere ikiye ayrılarak “Y” harfine benzer. Kalkan, esas görünümüyle eski ve aşınmış olmakla birlikte, hâlâ arızalı bir platodur. 2.8 milyon km2’lik bir alan kaplayan Kanada Kalkanı her iki ülkenin de önemli bir fizyografik bölgesi durumundadır. Kalkanın kapladığı alan geniş bir buzullaşmaya sahne olmuş, kısmen gençleşmiş, akarsularla birbirlerine bağlı sayısız göl çanaklarının varlığı ile daha da çok arızalanmıştır. Buzulların genişlettikleri vadilerin sular altında kalmasıyla da çok güzel manzaralı göller -örneğin New York eyaletinin “Parmak Gölleri” (FingerLakes) gibi- meydana gelmiştir; Minnesota da yine bu şekilde oluşan gölleriyle “10.000 Göller Bölgesi” olarak anılmaktadır.
(2)Örtülü Platform: Kanada Kalkanı örtülü platform halinde Hudson Körfezi etrafında ve iç kısımdaki alçak alanların altından, Mississippi Deltası’na kadar uzanır. “Büyük Göller” örtülü platformdaki havzaların en büyüğünü kaplar. Platform’un kuzeyinde, Kanada’nın önemli bir kısmını kaplayan “Kuzey Büyük Ovalar”ı ve güneyine doğru da çeşitli iç havzalar (en önemlileri Ohio-Mississippi Havzası’dır) yer alır.
(3)Kenar Dağlar: Bunlar arasında en önemlileri “Appalaşlar” ve Kayalık Dağların önemli bir bölümünü oluşturduğu “Kordilleralar”dır. Ayrıca, kıtanın doğu kenarında, Appalaşlardan daha kuzeyde, özellikle Parry adalarında odaklaşan fakat diğer adalara da uzanan, yüksek olmayan, Arktik kıvrımlar da yine kenar dağlar arasında sayılırlar. Pasifik kenarındaki dağlar ise Kıyı Sıradağları ve Kayalık Dağlar olarak Alaska’dan Kaliforniya Yarımadası’na kadar uzanırlar.
(4)Kıyı Ovaları: Genellikle düz ve bazen de bataklık olan kıyı ovaları, Atlantik ve Meksika Körfezi kıyılarında yer alırlar. Bunlar dışında Kuzey Amerika’da geniş kıyı ovalarına pek rastlanmaz. Kıtanın doğusunda, Atlantik kıyısında kuzeydoğuda dar olan kıyı ovaları güneyde giderek genişler ve Teksas’ın kuzeydoğusunda 100 km genişliğe erişir; Mississippi bu ovaların en büyüğüdür.
5.1.2.İklim
Kuzey Amerika gibi büyük kıtada iklim tiplerinde farklılıklar olacağı kesindir. Doğal olarak, bu duruma etki eden faktörler de çeşitlidir: (1)Bu alt-kıtanın kuzey-güney (sıcaklık koşullarında büyük değişiklikler meydana gelmesine yol açar) ve doğu-batı uzantısının (karasallık etkisinin güçlü bir şekilde hissedilmesine neden olur) önemli oluşu; (2)kenar dağların Pasifik ve Atlantik okyanuslarının etkilerinin iç kısımlara sokulmasını önlemesi (dağlar kıtanın iç kısımlarında karasal iklim koşullarının oluşmasında dolaylı olarak rol oynar); (3)kuzeyde ve güneyde herhangi bir engelin bulunmaması (böylece kuzey denizinden kopan soğuk rüzgârların ve sıcak güney rüzgârlarının Mississippi Vadisi boyunca ilerlemesine olanak sağlar); (4)Büyük Göller’in varlığı (hem çevrelerinde yağışı artırırlar hem de sıcaklık koşullarında da yumuşatıcı rol oynar); (5)kıtanın büyük kısmında iklim koşullarında başlıca iki hava kütlesinin –Kontinental kutbi hava kütlesi ve Tropikal denizsel hava kütlesi- etkili olması.
Bekleneceği gibi, bu kadar büyük bir bölgede yağış ve sıcaklık gibi iklim elemanları büyük bir çeşitlilik göstereceklerdir. Sıcaklık bakımından yaz ve kış ekstremlerinin görülmediği alanlar yalnızca kıyılardaki dar şeritlerdir. Meksika Körfezi ve Florida ılık kışları ve sıcak yazları ile sıcaklık oynaklığının çok az olduğu iklim koşullarına sahiptirler. Buna karşılık, bir ekstrem tipini de kuzeydoğu Kanada’da hüküm süren soğuk kışlar ve serin yazlar oluşturmaktadır. Kuzey Amerika’da en fazla yağış alan yerler Pasifik kıyılarındaki dağlar, güney Appalaşlar ve güneydoğudur. İç kesimlerde, güney Pasifik kıyılarında, genellikle yağışlar azalır. Güneybatıda ise çöl koşullarının egemen olduğu alanlar vardır.
5.1.3.Topraklar
Yalnızca tropikal ormanlarda bulunan gerçek lateritler hariç, yeryüzündeki başlıca toprak çeşitlerinin hepsinin bulunduğu Kuzey Amerika topraklarını şu şekilde gruplandırmak mümkündür: (1)Tundra toprakları: Soğuk iklim kuşağının toprakları olan bu topraklar kıtanın kuzeyinde yer alırlar. Bir kısmı da donmuş topraklar (permafrost) halinde bulunduğu için yazın yer yer bataklıklar meydana gelir.(2)Podsoller: Soğuk nemli bölgelerin açık renk
toprakları olan bu grup tundranın güneyinden başlar. Konifer ormanların altında oluşmuşlardır. (3)Preri toprakları: Gür ot topluluklarının bulunduğu prerilerde oluşmuşlardır. (4)Çernozyomlar: Kıtanın ortalarında yer alan steplere denk düşen bu topraklar, yeryüzünde bulundukları her yer gibi, Kuzey Amerika’da da en verimli toprakları oluştururlar. Ancak “su yetersizliği”tam yararlanmayı kısıtlamaktadır. (5)Kestane renkli topraklar:Çernozyom kuşağının batısında, yağış miktarlarının ve yıkanmanın azalması buna karşılık kalsiyum karbonat miktarının artmasıyla kendilerini belli ederler. (6)Kahverengi topraklar: Kayalık Dağlara paralel olarak kuzey-güney doğrultusunda uzanırlar; daha kurak koşullarda ve daha fakir bir bitki örtüsü altında oluşmuşlardır ve bunlarda humus azdır. (7)Serozyomlar: Kuzey Amerika’daki dağlar arası ve çölümsü steplerin karakteristik topraklarıdır. Kısa otlar ve devamlı olmayan çalı örtüsünün bulunduğu yerlerde oluşmuşlardır; tarımsal değerleri azdır.
5.1.4.Bitki Örtüsü
Kuzey Amerika’da bitki örtüsü çağdaş dönemlerde çok büyük değişikliklere uğratılmış ve azaltılmıştır. Dünyanın bu bölgesinin yerleşilmiş alanları için, birçok yazarın da vurguladıkları gibi, “doğal” bitki örtüsü, “eğer kalmışsa”, o kadar temelden ortadan kaldırılmış, yeniden düzenlenmiş ve yer değiştirilmiştir ki artık nadiren bulunabilmektedir. Doğal sayılabilecek bitki örtüsü yalnızca dağlık batıda ve kuzeyde bir miktar kalmıştır; kerestecilik ve yerleşmelerin yayılışı bu küçük kalıntıları daha da azaltmayı sürdürmektedir.
Öteden beri tekrarlanan “Nemli" ya da "Kurak Amerika” söylemi yine bir genelleştirme olarak ileri sürülerek, bitki örtüsü üç büyük kategori ayrılabilmektedir: Orman, çayırlık ve çalılıklar. En kuzeyde tundra ise çok soğuk ve çok kurak olduğu için bitki yetişmesine uygun olmadığından, bu üç grubun dışında kalır; burada likenler vb. hakim durumdadır. Yılda 50 cm’den fazla yağış alan yerlerdeki bitki örtüsü orman, daha kurak iklimlerdeki ise çayırlardan ve çalılıklardan oluşmaktadır. Kuzey Amerika’da ormanlar enleme göre geniş geçiş alanları yaratmaktadırlar: Kuzey Kanada’da iğne yapraklı ormanlar egemenken, bunlar A.B.D.’nin kuzeydoğusuna doğru inilirken geniş yapraklılarla karışık hale gelmektedirler. Daha güneydoğuya inildiğinde ise geniş yapraklı bitki örtüsü egemen hale gelmekte, fakat Körfez-Atlantik Kıyı Ovası’nda daha kurak kumlu topraklar boyunca geniş çam orman alanları bunlara istisna oluşturmaktadır. Çayırlar, Büyük Ovalar’ın tümü dahil, iç kesimlerin büyük kısmını kaplarlar. Yağış yetersizliği buralarda ağaç yetişmesini güçleştirmektedir. Çalılıklar ise daha kurak kesimlerde görülmektedir. Örneğin Akdeniz iklim özelliğindeki Güney Kaliforniya’da bodur ağaç ve çalılıklar coğrafi görünüme hakimdir. Gerçek çöl olan tek alan (yıllık 250mm’den az yağış alan) güneydoğu Kaliforniya ve bitişiğindeki güneybatı
Arizona’dır; buralarda kaktüs ve çeşitli yapıdaki çalılıklar egemendir. Kuzey Amerika’nın tek tropikal iklim alanı olan Güney Florida’da söz konusu iklim geniş kıyı bataklıkları ile birlikte savan benzeri bir bitki örtüsü yaratmaktadır.
5.1.5.Hidrografya
Kuzey Amerika’da iki önemli drenaj sistemi egemendir: (1)Sularını St.Lawrence Denizyolu’na akıtan Büyük Göller (beş tane), ve (2)Ohio, Tennessee, Platte ve Arkansas nehirleri gibi kolları vasıtasıyla beslenen güçlü Mississippi-Missouri akarsu ağı. Her iki sistem de dünyanın en iyi karaiçi suyolu sistemlerinden birisini oluşturmaktadırlar. Kayalık Dağların batısı ve güneydoğusundaki akarsular akış yönleri ve seyrüsefere elverişlilikleri açısından çok daha az kullanım değerine sahiptirler.
Bununla birlikte uzak Batı’da Colorado ve Columbia nehirleri hem içme ve sulama suyunu sağlarlar hem de hidroelektrik enerji sağlamada büyük önem taşırlar.
Yeraltı suyu da A.B.D.’nin birçok kesiminde hayati bir önem taşımaktadır. Geçirimli kayaçlar arasında toplanan Aquifer’ler ya da yeraltı su rezervuarları, birçok bölgenin altında uzanmakta ve yüzeydeki insanların hayatını ve faaliyetlerini sürdürmesinde temel öneme sahip bulunmaktadırlar. Özellikle kurak alanlarda bunlar gelişmenin temel taşlarıdır –Ogallala Aquiferi’nin yoğun tarımsal ekonomi için sürekliliği olan tek kaynak olduğu merkezi Büyük Ovalar’da olduğu gibi. Bununla birlikte, normal oranların üzerinde kullanıma geçildiğinde hemen sorunlar ortaya çıkar. İnsanın müdahalesi, kanalizasyon akışı ya da kimyasal maddelerin yeraltı suyunda birikmesi gibi daha ciddi sorunlar da doğururken Kuzey Amerika’nın fiziki coğrafyası da tamamen yeni bir boyut daha kazanmaktadır.
5.2.KUZEY AMERİKA’NIN BEŞERİ COĞRAFYASI
Amerika Birleşik Devletleri, toplam yüzölçümü 9.363.400 km2 olan yüzölçümü ile yalnızca üç ülkenin (Rusya, Kanada ve Çin) arkasında kalmaktadır. Nüfus miktarıyla da (Çin ve Hindistan’dan sonra) dünyanın üçüncü büyük ülkesidir (305.1 milyon). A.B.D. yönetim erkinin federal ve eyalet hükümetleri arasında bölündüğü bir federal cumhuriyettir. Federal eyaletlerin sayısı 50’dir ve bunlar gerek yüzölçümü ve gerekse nüfus bakımından değişik büyüklüklerdedirler. Alaska ve Hawaii dışındaki “eski” denilen eyaletler anakarada bitişik olarak yer almışlardır. Eyaletler county denilen yerel yönetim birimlerine ayrılmış durumdadırlar. Ülkenin ulusal başkenti District of Columbia, daha çok bilinen adıyla Washington D.C.’dir. A.B.D., Karayip Denizi’ndeki bazı küçük adaları da yönetmektedir ki
bunların en büyüğü Puerto Rico’dur. Bundan başka, Pasifik’teki, en çok da Mikronezya’daki birçok küçük ada çeşitli siyasal ilişkilerle bu ülkeye bağlıdır.
Kanada, 9.976.200 km2 yüzölçümüyle dünyanın ikinci büyük ülkesidir. Bununla birlikte, çok seyrek nüfuslanmıştır; 32.8 milyon nüfusuyla dünya ülkeleri arasında 35’inci durumdadır. Kanada’nın yönetim biçimi A.B.D.’nin eyalet şekliyle Büyük Britanya’nın bakanlar kurulunu (başbakan ve bakanlardan oluşan kabine sistemi) bir araya getirmiş, parlamenter demokrasisi olan bir konfederasyondur. Büyük Britanya monarşisi hâlâ Kanada devletinin başıdır ve yalnızca törenlerde yer alan bir biçimsel genel valiyle temsil edilmektedir. 1982’de Kanada Anayasası’nda yapılan değişiklik Büyük Britanya’dan ayrılığı onaylamışsa da, Kanada hâlâ bir anayasal monarşi durumundadır. Kanada konfederasyonu 10 “province” ve 3 de “territory” denilen eyaletten oluşmuştur; tüm eyaletlerde farklı yerel yönetim sistemleri işleyebilmektedir. Ulusal başkent Ottawa ayrıca bir eyalet haline gelmemiştir ve Ontario eyaletinde yer alır.
A.B.D. ve Kanada, kuruluşlarının ilk yıllarında (en ciddisi 1812’de olmak üzere) beş kez birbirleriyle savaşmışlardı. Fakat yüzyıldan fazla bir zamandır komşuluk ağır basmış ve aralarındaki 8.840 km uzunluğundaki sınır dünyanın en uzun açık uluslararası sınırı olarak anılmayı hak etmiştir. Her ne kadar farklılıklar bulunuyorsa da, Amerikalılar ve Kanadalılar gerek toplum gerekse halk olarak birbirlerine birçok bakımdan benzemektedirler. Her iki ülkedeki yaşam birbirine o kadar benzemektedir ki birbirlerinin ülkelerini ziyaret ettiklerinde bir “kültür şoku”ndan söz etmek söz konusu bile değildir. Gerçekten de, sınır boyunca 130 geçiş noktasından geçişler muazzam boyutlardadır; ortalama olarak yılda 40 milyon Kanadalı A.B.D.’ye, karşılığında da 35 milyon Amerikalı Kanada’ya geçmektedir. İki ülke arasındaki dostluğun en iyi göstergesi olmamakla birlikte, ekonomik açıdan önemli olarak, ticaret hacmi de dünyadaki iki-yönlü mal akışının en büyüğüdür ve iki ulus birbirlerinin en iyi müşterileridir.
5.2.1.Nüfus ve Yerleşmenin Gelişmesi
Fransızlar ve İngilizler Kuzey Amerika’yı İspanyol ve Portekizlilerin Latin Amerika’da sömürge imparatorlukları kurma girişimlerinden bir yüzyıl sonra kolonize etmeye başlamışlardır. İlk araştırıcılar Atlantik kıyısı boyunca geçici üsler kurmakla birlikte, hem bölgenin fiziki coğrafya koşullarının kısıtlayıcı olması hem de Avrupa’da kendi sorunlarına den bahsetmek mümkün değildi. Fakat 17. yüzyıl başlarında Avrupa’da Kuzey Amerika’yı kolonize etme yolunda yeni bir enerji ortaya çıktı. Bunun başlıca nedenleri altın, baharat ve
gemi inşa etmek için hammadde olarak kullanılacak maddeleri -katran, gemi levazımatı, halat- bol miktarda bulabilme hayali, Yeni Dünya’daki İspanyol egemenliğine meydan okuma arzuları ve İngiltere’deki yüksek işsizlik oranının yarattığı yeni bir şehirli sınıfın göç etmelerinin en iyisi olacağı düşüncesiydi. Kuzey Amerika’nın ilk yerleşilmesinde yalnızca Fransız ve İngilizler değil, Hollandalıların ve İspanyolların da büyük rolü oldu. 1600’lerde göçmenler Batı Avrupa’dan Kuzey Amerika’ya geldiler ve buradaki çevre koşullarına gösterdikleri farklı uyumla çok çeşitli hayat tarzları yarattılar. Altın, dinsel özgürlük, toprak ve imparatorluk hayaliyle gelen Avrupalılar yeni bir beşeri coğrafya yaratıyorlardı.
Kuzey Amerika’nın bugünkü durumunu kazanmasına yol açacak olan gelişmeler ise 1775’de başlayan ve 1782’de Paris’te bir anlaşmayla sonuçlanan bağımsızlık mücadeleleriyle yaşanmıştır. 4 Temmuz 1776’da kıtanın doğusunda kurulmuş 13 devletin birleşmesiyle 1783’de resmen yeni bir devlet kurulmuş oluyordu. Buna karşılık, İngilizlere 8 yıl süren başkaldırı dönemi sırasında Kraliyete bağlı olanlar kendilerine güvenli bir yer aramak üzere daha kuzeye gittiler ve daha sonra birleşerek Kanada konfederasyonunu oluşturdular. Yeni bir devlet halinde ortaya çıkan A.B.D., nüfusu 23 milyonu biraz aşmış olarak, 1800’lü yıllarda hızlı bir büyüme süreci içine girmişti: Fransızlardan Louisiana’yı, İspanyollardan Florida’yı satın aldı; Teksas ve Oregon birliğe katıldı ve İspanyolların Meksika’ya gerilemesiyle de yine büyük miktarda arazi katılmış oldu. Birleşme olmakla birlikte, daha önce ayrı ayrı olan devletler arasında bütünleşme olamaması, tarımın ağır bastığı Güney ile ticaret ve sanayinin ağır bastığı Kuzey arasındaki ekonomik dengesizlikler ve güneyde sürdürülen esir kullanımı ülke içinde 19. yüzyıl boyunca sorun olmuş ve 1861 yılında ülkenin kuzeyi ile güneyi arasında bir iç savaş doğmasına yol açmıştı. Kuzey, Güney’e karşı savaşı kazanarak (1865) ülke içindeki birliği kurmaya girişti. Batıya doğru yayılma başladı, kıta-aşırı demiryolları inşa edildi, iç kesimdeki Büyük Ovaların da tarıma açıldı. Aynı etki Kanada için de geçerli oldu ve kıta-aşırı demiryollarıyla ülkenin Atlantik ve Pasifik kıyıları birbirleriyle birleşti. A.B.D. İç Savaş’tan sonra da genişlemesini sürdürdü; Alaska, Hawaii, Porto Riko ve Filipinler (daha sonra bağımsız oldu) de Amerikan idaresine girdiler. 1880-1920 arasında çok çeşitli ülkelerden gelen göçmen dalgaları bir sel halini almış, 1900 yılında 75.9 milyon olan ülke nüfusu, hem ülke içi nüfus artışı hem de büyük göç dalgalarının etkisiyle 1920’de 105.7 milyona erişmişti. Amerika’ya göçlerin zirveye eriştiği dönem olan, yalnızca 1900-1914 yılları arasında New York limanındaki Ellis Adası’na günde ortalama 15.000 göçmen gelmişti. Günümüzde yılda ortalama 550.000 dolayında yasal göçmen alan A.B.D. ile 110.000 dolayında göçmen alan Kanada’ya gelenlerin ¼’ünü eskisi gibi Avrupa ülkelerinden
(genellikle de doğudakilerden) gelenler oluşturmakta, ¾’ünden biraz fazlası Asya ve Latin Amerika’dan gelmektedirler. Kuzey Amerika’nın yerli halkı olan Kızılderili (Indian)1 nüfusu ise Avrupalıların kıtaya sızmasını ve kaynaklarını işletmesini engelleyecek ya da yönünü değiştirecek güce sahip değillerdi. Ayrıca, Batı’nın (West) geniş kesimleri anıları hâlâ hatırda kalacak kadar yeni yerleşilmiştir; Alaska ve Kuzey Kanada’nın çeşitli kesimlerindeki yerleşmeler ise çok daha yenidir. Bu nedenle, Kuzey Amerika’nın beşeri coğrafyası, dünyanın diğer bölgeleriyle kıyaslandığında, çok daha yakın zamanlı ve nispeten daha türdeş bir yapıya sahiptir.
5.2.2.Şehirleşme
A.B.D.’nde Sanayi Devrimi Avrupa’dakinden hemen hemen bir yüzyıl sonra meydana geldi, fakat 1870’lerde bir kez Atlantiği geçtikten sonra o kadar hızla ve başarılı bir şekilde ilerledi ki ülke yalnızca 50 yıl içinde dünyanın en büyük sanayi gücü olarak Avrupa’yı geçti. Şehirleşme ve sanayileşme A.B.D. ve Kanada’da, bir süreç diğerini etkileyerek, daima elele gitmiştir. Çok yayılmış şehir ve kasabalar hiyerarşisi artık bütün Kuzey Amerika’yı kaplamış ve kendi nüfuslarına modern yaşamın her türlü kolaylığını getirmiştir. Şehirleşmenin 1790’dan 1970’e kadar gelişmesi dört devre halinde özetlenmektedir:
(1)Sanayi-öncesi, Üstü Kapalı Araba Dönemi (1790-1830);Gelişmenin ilk aşamasıydı ve ağır, ilkel karayolu ve suyolu hareketiyle dikkati çekiyordu. Bu dönemin belli başlı şehirleri olan Boston, New York ve Philadelphia Avrupa ile ticarete yönelmiş kuzeydoğu liman şehirleriydi.
(2)Demir At Dönemi (1830-1870); Bu dönem, batıya doğru yayılışını durmadan sürdüren buharlı trenlerin işlediği demiryollarının egemen olduğu dönemdir. Buna uygun olarak da ülke çapında bir ulaşım sistemi ortaya çıkmaya başlamış, maden kömürü merkezleri patlama göstermiş, küçük ölçekli şehirsel sanayi faaliyetleri gelişmeye başlamıştı. Bu arada ulusal şehir sistemi de biçimlenmeye başlamıştı: 1850’ye doğru New York “primate” (egemen büyük) şehir halini aldı ve hiyerarşik olarak bunu Pittsburgh, Detroit ve Chicago gibi sanayi merkezleri izledi.
(3)Çelik Ray Dönemi (1870-1920); Amerikan Sanayi Devrimi ile ilişkiliydi ve ulusal metropoliten sistemin tam olarak kurulması ve büyümesini biçimlendiren kitlesel güçler arasında şunlar yer alıyordu: çelik sanayi faaliyetlerinin ortaya çıkması
1 “Indian” sözcüğü Hintliden gelir. Amerika’nın keşfini Hindistan’a geliş olarak algılayan Kristof Kolomb’dan sonra Amerikalı yerlilere de Hintli anlamında Indian denilmişti. Ancak, literatürde Eskimo ve Aleut Adaları sakinlerini de içine alacak şekilde bu halktan uzun zaman Amerind şeklinde söz edilmiştir -yani American Indian (Amerikan Hintlisi); şimdi ise Namerind (North American Indian) deyimi tercih edilmektedir. İlk yerleşim sırasında A.B.D.’nde 1 milyon, Kanada’da da 200,000 dolayında Indian bulunuyormuş. 1960’da A.B.D.’ndekilerin sayısı 523,591, 1980’lerde Eskimo ve Aleut Adalarındakilerle birlikte 1,420,400 idi; 2000 Sayımında da 2,475,956 olarak belirlendi. Kızılderililerin çoğu Avrupa’dan ithal hastalıklarla kırılmışlardı. Halen Kanada Indianlarının 2/3’si, çoğu küçük, 2200 rezervasyonda yaşıyor; A.B.D.’ndekilerin ise üçte biri 281 adet rezervasyonda; en büyükleri Büyük Ovalar’da; geri kalan 2/3 ise büyük şehirlerde, esas olarak da Los Angeles Metropoliten alanında. Bunların en fazla oldukları yerler A.B.D.’nin iç ve güney kesimleri; en az oldukları yerler, yerleşmenin ilk başladığı Kuzeydoğu, özellikle New England kesimidir.
ve hızla egemenlik kazanmaları, imalat faaliyetlerinin artması ve demiryolu inşasında çeliğin kullanılması.
(4)Otoyolu-Havayolu-İyi Yaşama Koşulları Dönemi (1920-1970); Kuzey Amerika’nın sanayi şehirleşmesinin ve ulusal şehir hiyerarşisinin olgunlaşmasındaki son aşamayı oluşturur. Buradaki kilit noktası sayılabilecek yenilik, otomobilin -ve de kamyonun- her zamankinden daha çok kullanımına dayanan bölgesel ve metropoliten yayılma döneminin altını çizen buluş olan ve benzin kullanan içten yanmalı motorlardır. Sanayideki teknolojik ilerlemelerle makineleşme arttıkça Amerikan işgücü sanayi ekonomisini yönetmek üzere “beyaz yakalı” personel ve mesleki hizmetlere doğru kaymaya başlamış ve bu tür üretim faaliyetleri “iyi yaşama koşulları”na her zamankinden çok daha olumlu tepki vermişlerdi.
Amerikan şehirsel sisteminin büyümesi dramatik mekânsal değişimler yaratmıştır. En dikkat çeken bölgesel dönüşüm yüzyılın başlarında kıta çekirdek alanının, yani Amerikan Sanayi Kuşağı’nın ortaya çıkışıdır. Kanada’nın en güney ucunu da içine alan çekirdek bölgenin coğrafi biçimi köşelerinde Boston, Milwaukee, St.Louis ve Washington D.C.’nin bulunduğu bir dikdörtgendir. Ulaşımın şehirleri birbirine bağlamak üzere yayılması ve megalopolis halinde büyümeye izin vermesiyle, büyük şehirlerin büyüyen kenar kesimleri de çok sayıda konürbasyon oluşturacak şekilde kısa sürede birbiriyle birleşmişlerdir. Öteden beri bunların en önemlisi ise Atlantic Seaboard Megalopolis olmuştur. Güney Maine’den Virginia’ya kadar Boston, New York, Philadelphia, Baltimore ve Washington metropoliten alanlarını içine alarak uzanan 975 km’lik şehirleşmiş kuzeydoğu kıyı şerididir. Burası, Amerikan siyasetinin, iş aleminin ve kültürünün merkezi olduğu kadar, kıta ile dünyanın geri kalan yerleri arasındaki ticaretin de “menteşe”sidir.
Kanada şehirleri, görüntü bakımından Amerikan şehirlerinin hemen hemen aynısı oldukları izlenimini edinilebilir. Kanada’dakilerde de bir gökdelenler yığını etkileyici bir merkezi iş alanı yaratmaktadır. Karayolu arterleri yoğun ve işlek trafiği taşımakta; iki yanı ağaçla çevrili caddeler banliyö semtlerine işaret etmektedir. Belli başlı kavşaklara yaklaştıkça beliren yüksek bina grupları da banliyö şehir merkezlerini ifade etmektedirler. Bununla birlikte, bu izlenim yanlıştır. Çünkü Kanada’nın büyük şehirleri Amerikan karşıtlarının sorunlarının çok azı ile karşı karşıyadırlar. Toronto gibi büyük bir şehir, alan bakımından çok geniş gibi görünse de, aynı miktar nüfusa sahip bir Amerikan şehrine göre çok daha az dağınıktır. Şehirsel yoğunluklar daha yüksektir; çok aileli konutlara daha sık rastlanır; ve daha da önemlisi banliyöleşme henüz A.B.D.’ndeki kadar ileri gitmemiştir.
Sonuç olarak, Kuzey Amerika’da yer alan her iki ülke de yerleşme açısından belirgin özelliklere sahiptir: Bu bölgede Avrupa ya da diğer kıtalarda görülen tarımsal faaliyetlere
dayalı köy vb. yerleşmeler yoktur. Amerikalı coğrafyacıların deyimiyle “çağdaş Amerikan köyü kırsal değil şehirseldir”. Gerçekten bu iki ülkede köy yerleşmeleri hemen tamamen hizmet merkezleridir. Tarımsal faaliyetlerse çiftliklerde sürdürülmektedir. Dünyanın bu kesiminde bir yüzyıl içinde en ilkel tarımsal yerleşmeden ya da diğer basit topluluklardan çağdaş şehirlere erişmek söz konusu olmuştur. Şehirsel yerleşmelerin ise hemen her tipi mevcuttur. Bunlar roadside (yol kenarı)’dan megalopolis’e kadar (roadside2, hamlet3, köy, kasaba, şehir, konurbasyon, metropolis ve megalopolis) gitmektedir.
5.2.3.Nüfusun Dağılışı
Kuzey Amerika’yı oluşturan iki ülkede de nüfus düzensiz bir şekilde dağılmıştır. A.B.D.’nin kuzeydoğusu ile Kanada’nın ona bitişik kesimi dünyanın en büyük nüfus toplanma alanlarından birisidir. Yaklaşık 100 milyon kişiyi içine alan bu nüfus çekirdeği son derece şehirleşmiştir. Çok büyük çeşitlilik gösteren şehirler ve bunların banliyöleri kuzeydoğu nüfus toplanma alanına egemen durumdadır. Bu alan, esas olarak, Atlas Okyanusu kıyıları, Büyük Göller kıyıları ve çevredeki belli başlı akarsuların bulunduğu bir kesimi içine almaktadır.
A.B.D.’nin tarihi boyunca, doğudan batıya milyonlarca insan çeşitli nedenlerle göç etmiştir. Buna rağmen nüfusun hâlâ ¾’ü ülkenin doğusunda kalmıştır ve batı yarısının da hemen hemen yarısı seyrek nüfuslanmıştır. Doğu ile Batı arasındaki bu farklılığı ortaya koymak için, yaklaşık bir sınır olarak, 100. meridyen ya da 50 cm yağış eğrisi kullanılmaktadır. Bu eğrisini doğusunda kalan alanda yağış tarımsal faaliyet için yeterli nemi sağlamakta ve böylece yoğun nüfus kümelerini desteklemektedir. A.B.D.’nin bu kesiminde nüfus ezici bir şekilde şehirseldir; nüfusun % 80’i şehirlerde yaşar. Yakın zamanlarda, ekonomisinin çeşitlenmesi ve yenileşmesi ve yeniş alanlarının yaratılması nedeniyle, ülkenin Güney’ine önemli göçler görülmektedir. Buna karşılık 100. meridyenle batıdaki dağlık alanlar arasında kalan alanda nüfus ve yerleşmeler çok seyrek dağılmıştır. Burada kuraklık ve arızalı topografya devamlı yerleşmeyi sınırlamakta, başlıca nüfus toplanma noktaları da sulamayı mümkün kılacak ve şehirlerin ihtiyacını karşılayacak kadar su kaynaklarının bulunduğu
2Roadside, modern karayollarının eseridir. A.B.D. ve Kanada’nın yoğun trafiğe sahne olan kesimlerinde karayolları moteller, restaurantlar, benzin istasyonları, dükkanlar vb tesisler halinde gelişmekte olan yerleşmelerin çevrelerinde hemen daima tarımsal faaliyetler hakimdir. Bu hizmet merkezleri karayolu yolcularına olduğu kadar, tarımsal nüfusa da hizmet etmektedir.
3Hamlet bir yol kavşağında yer almış, 20 ile 150 nüfustan oluşan, gerek evler gerek işyerleriyle kırsal görünümden ayrı bir görünüme sahip yerleşme türüdür. Bir yerleşmenin hamlet sayılabilmesi için şu koşullar gerekmektedir: (1)Dört adet konut -bunların en az ikisi tarım dışı olacak; (2)en az altı fonksiyonel birimin varolması –konut, işyerleri, sosyal kuruluşlar; (3)insanlar tarafından hâlihazırda kullanılmakta olan en az beş bina (bir binada birkaç çeşit faaliyet yer alabilmektedir) –esas olarak çevredeki tarımsal alanın ticari merkezi olan hamletlerin gerekli fonksiyonları karşılayacak tesislere sahip olması gerekir.
yerlerde gelişmiştir: Denver, Salt lake City, Phoenix gibi. Pasifik kıyısında da bazı önemli nüfus toplanma alanları oluşmuştur. Bu alanlarda nüfusun çoğu sanayi ve ticaret merkezleri halindeki belli başlı şehirlerde yaşamaktadır. En büyük toplanma alanını Kaliforniya’da Los Angeles Havzası’ndan Meksika sınırına kadar uzanan kesim oluşturmaktadır. Pasifik kıyısındaki en büyük şehir Los Angeles’dir; onu San Francisco izlemektedir.
Kanada’da ise nüfusu ülkenin güney kıyısı boyunca toplanmıştır. Tüm Kanadalıların % 90’ı A.B.D. ile olan sınırından 300 km mesafe içinde yaşamaktadır. Bu dar kuşağın kuzeyinde, dünyanın en geniş seyrek nüfuslu alanı uzanmaktadır. Km2’de 1’den az nüfus bu kesimde olağanken, bazı yerlerde ise hiç kimse yaşamamaktadır. Kanada’nın başlıca iki nüfus toplanma alanı bulunmaktadır: son derece sanayileşmiş ve şehirleşmiş olan, aynı zamanda ülkenin en verimli tarımsal alanlarını da kapsayan Ontario Yarımadası ve St.Lawrence Nehri vadisi. St.Lawrence vadisinin en büyük şehri Montreal olurken, Ontario Yarımadası’ndaki de Toronto’dur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder